Seyit Torun: “Bu ülkede yeter diyecek bir tek şey varsa o da 20 yıldır bu ülkeyi kötü yöneten siyasi iktidardır, milletin sözü yeter”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, “Erdoğan 14 Mayıs’ta seçim kararı alacağını açıklamış, 73 yıl önce bir slogan atarak ‘Milletin sözü yeter’ demişti. Bu ülkede artık yeter demek için 20 yıl geçti”Bu ülkeyi kötü yöneten siyasi iktidardır. Erdoğan’ın bu sloganı daha yüksek sesle atmasını bekliyoruz. Haksızlık, hukuksuzluk ve partizanlık için yeter. Yeter ki seçilmiş belediyelerde kurulan arsalar olsun. Milletin sözü yeter, Millet İttifakının sözü yeter” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, parti merkezinde basın toplantısı düzenledi. İktidarın CHP’li belediyelerin hizmetlerini engellediğine işaret eden Torun, şunları kaydetti:
“Belediyelerimiz, iktidarın unuttuğu sosyal devlet anlayışını topluma hatırlatıyor. Vatandaşı kandıran çılgın projelere harcayacak bir kuruşumuz olmadığını hep söyledik. Belediyelerimiz de en çok ihtiyacı karşılamak için halkın parasını kullanıyor. gösterişli projeler için değil, toplumun temel ve birincil ihtiyaçları.Kaynaklar bir avuç azınlığın elindedir.Her türlü baskıya rağmen israf etmeden biriktirerek ve harcanan her kuruşun hesabını millete vererek hizmetlerini sürdürmektedir. Sizlere son 1 ayda verdiğimiz bazı hizmetlerimizi hatırlatmak istiyorum. İzmir toplu konut projesinin temelini attık. Ankara’da Batıkent mesire alanı ve 10. Yeni parkın temel atma ve açılış törenlerini gerçekleştirdik. İstanbul’da Bostancı-Dudullu metrosunu hizmete açtık. Ardından Tuzla’daki sosyal konut projesinin anahtarlarını teslim ettik. Buraya dikkatinizi çekmek isterim. Onu kaybetti. Tuzla’daki sosyal konut projesinin yanı sıra TOKİ’nin projesi de var. İnşaat 14 aydır devam ediyor ama yine de yüzde 35 mertebesine ulaştılar. Biz yerel yönetimiz, güç onlarda. İktidarda olmalarına rağmen 14 ay bitiremediler. 14 ayı daha bitiremeyecekler gibi görünüyor. Biz bu hizmetleri sunarken devlet ne yapıyor? Kamu kurumu olan belediyelerin hizmet vermesini engellemeye çalışan bir hükümet düşünün. Peki bunu nasıl yapıyorlar? Torba maddeler, kanun hükmünde kararname ve genelgelerle belediyenin yetkisini alıp merkezi idareye devrediyorlar. Belediyelerin hakkı olan devlet kaynaklarını dağıtırken partizandırlar. Şu anda, devlet takviyelerinin yüzde 90’ından fazlası yalnızca İngiliz Milletler Topluluğu belediyelerine aktarılıyor. Bütün bunlarla belediyelerimizi durduramayınca üçüncü aşamaya geçiyorlar. Hukuksuz soruşturma ve davalarla belediye başkanlarımızı yıldırmaya çalışıyorlar. İçişleri Bakanlığı’nda bir birim kurdular. CHP’li belediyelere gidin suç bulun diyorlar ama bulamıyorsanız uydurun. Belediyelerimize yönelik mevcut politikanın siyasi terör olduğunu herkes bilmeli. Kocanın İçişleri Bakanlığı’nı bir fotoroman bakanının elinde oyuncağa çevirdiler. Devletin prestijini ve prestijini lekelediler. Adaleti dağıtması gereken mahkemeleri birer utanç salonuna çevirdiler. FETÖ taktiğiyle belediyelerimizi kuran Süleyman Soylu bakın ne diyor, ‘FETÖ’nün yazısını okumadık’ diyor. Yazıyı okumak şöyle dursun, FETÖ’nün eğitiminden geçenlere anlatmak isteriz. Kurduğunuz her tuzak bu milletin vicdanında bozuldu. Bundan sonra bozulacaktır. O koltuklarda oturduğun için seni alkışlayanlara aldanma, ilk seçimden sonra selam verecek bir kişi bile yanında kalmaz.
Belediyelerimize karşı görülmemiş bir partizanlık yaşıyoruz. Bunu tek bir örnekle açıklamak istiyorum. Belediyelerimiz tüm bu devasa hizmetleri ancak öz kaynakları ile hayata geçiriyor. Bunun dışında devlet desteği yok, kamu bankaları kredi bile vermiyor. Belediyelerimiz büyük projeleri için dış kredi bulduğunda devlet onay vermiyor. Bugün prestijiyle dört büyükşehir belediyemizin 13 büyük projesinin finansmanı hükümetten tek imza bekliyor. Bu projelerin toplam tutarı 37 milyar 635 milyon lirayı geçti, yani şu anda belediyelerimizin 37 milyar 635 milyon liralık kredi anlaşmaları hükümet tarafından onaylanamıyor. Bakalım bu projelerin arasında neler var. Adana’da hafif raylı sistem projesi var. Muğla’da yenilenebilir enerji ve içme suyu projesi var. İzmir’de Buca-Narlıdere ve Çiğli raylı sistemleri bulunmaktadır. İstanbul’da Beylikdüzü Tüyap metrosu ve Eyüp-Bayrampaşa tramvay sınırı gibi 7 büyük proje var. Bakın biz hazineden para istemiyoruz, arsa istemiyoruz, iltimas beklemiyoruz. Ne yazık ki bu projelere henüz imza atmadıkları için başlayamıyoruz. Bu hizmetlerin önündeki tek engelin bu partizan ve ayrımcı saray gücü olduğunu herkes bilmelidir. İmza atmamak için eli titreyenlerin kederi vatandaşa hizmet değildir. Tek dertleri var, lütfen CHP’li belediyelere iş yapmasınlar. Bütün bu projeleri kendi imkanlarımızla bitirmek için elimizden geleni yapacağız ama bu hizmet düşmanlığını vatandaşımızın vicdanına havale ediyoruz.
“BÜTÜN İMKANSIZLIKLARA RAĞMEN HER GÜN İHTİYACI OLAN 105 BİN ÖĞRENCİYE ÜCRETSİZ YEMEK VERİYORUZ”
Uzun zamandır beslenme kriziyle karşı karşıya olduğumuzu söylüyoruz. Maalesef bugün çocuklarımız bu dramı yaşıyor. Evet, ülke olarak derin bir yoksulluk içinde yaşıyoruz. Yaşadığımız en şiddetli yoksulluğun çocuk yoksulluğu olduğunu hepimizin anlaması gerekiyor. İhtiyaç sahibi öğrencilere günde bir öğün yemek verilmesi için Meclis’e teklif sunduk. Ancak bu teklif Cumhur İttifakı tarafından reddedildi. Kısa bir süre sonra Sayın Genel Başkanımız davette bulundu ve belediyelerimiz çocuklarımız için beslenme kampanyası başlattı. Gelinen aşamada belediyelerimizin verdiği vakıfları paylaşmak isterim. Şu anda ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik beslenme çantası projeleri kapsamında her gün 70.000 öğrenciye gıda takviyesi yapıyoruz. Ayrıca günde 35 bin üniversite öğrencisine sıcak çorba ve ücretsiz yemek veriyoruz. Toplamda her gün 105 bin öğrencimizi belediyelerimizin beslenme üslerinden faydalandırıyoruz. Düşünün, tüm imkansızlıklara rağmen her gün ihtiyaç sahibi 105 bin öğrenciye ücretsiz yemek veriyoruz. İnşallah kısa zamanda bu sayıyı daha da artıracağız. Biz bu işe başladıktan sonra devlet sadece okul öncesi eğitimde beslenme temeli verileceğini açıkladı. Bu bahiste başlatılan her projeyi destekliyoruz. Ancak imkanları kısıtlı her seviyeden öğrenciye takviyeler verirken, devletin sadece okul öncesi için proje başlatması yeterli değil. İktidara açık davetimizdir, bu işin siyaseti yoktur, siz samimi iseniz belediyelerimizle iş birliği yapalım ve tüm çocuklarımızın beslenme sorununu birlikte ortadan kaldıralım.
Vatandaşlarımızın mağduriyetine sebep olan bir konuya daha değinmek istiyorum. Bilindiği üzere 6360 sayılı kanunla büyükşehir sınırları içindeki köy ve kasabaların tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalleye dönüştürülmüştür. Bu kanunla ilgili yerleşim yerleri çeşitli vergilerden muaf tutulmuş ve su fiyatları düşürülmüştür. Ancak yasada tanınan süre 2023 prestijiyle doldu. Avantajların kalıcı olması için ‘kırsal mahalle’ düzenlemesi yapılarak belediyeler yetkilendirildi. Ancak uygulamada yaşanan zorluklar nedeniyle birçok yerleşim yerinin ‘kırsal mahalle’ statüsüne geçemediğini görmekteyiz. Ocak ayının prestijiyle birlikte vatandaşlarımız ağır bir vergi yükü ve artan su fiyatları ile karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla bu konuyu siyaset kurumunun çözmesi gereken değerli bir sorun olarak görüyoruz. Bu nedenle dün bir yasa teklifi hazırladık ve kapatılan belde ve köylere sağlanan avantajların uzatılmasını talep ettik. Bugün öğrendiğimiz bilgiye göre Adalet ve Kalkınma Partisi de bu konuda bir kanun teklifi hazırladı. Önerdiğimiz bu adımı biz de olumlu buluyoruz. Teklifi inceleyeceğiz, eksiklikler varsa gerekli katkıyı samimiyetle yapacağız.
Son olarak şunu da söyleyeyim, biliyorsunuz Erdoğan 14 Mayıs’ta seçim kararı alacağını açıklamış, 73 yıl önce de bir slogan atarak ‘Milletin sözü yeter’ demişti. Öncelikle Millet İttifakına yakışır bir sloganı tüm Türkiye’ye duyuran Erdoğan’a teşekkür ediyoruz. Çünkü bu ülkede söylenebilecek tek bir şey varsa o da bu ülkeyi 20 yıldır kötü yöneten siyasi iktidardır. Erdoğan’ın bu sloganı daha yüksek sesle atmasını bekliyoruz. Haksızlık, hukuksuzluk, partizanlık yeter. Seçilmiş belediyelerde kurulan arsalar yeter. Yeter Söz Millete, Yeter Söz Millet İttifakına.
Torun, büyükşehir belediye başkanlarının CHP Genel Merkezi ziyaretine ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Büyükşehir belediye başkanlarımız zaman zaman Sayın Genel Başkanımızı bizzat veya toplu olarak ziyaret etmektedirler. Yaptıkları hizmetleri anlatmakta ve sorunlarını aktarmaktadırlar. Sayın Genel Başkanımız da bu konudaki görüşlerini aktarmaktadır. Talimatlarını iletmektedir. Bunlar şunlardır: zaman zaman yapılan toplantılar ve ziyaretler.”
Torun, bu ziyaretin yapıldığı iddiasının sorulması üzerine, belediye başkanlarına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olacağını önceden söylediği için şunları söyledi:
“Belediye başkanlarımız açılışlarında yaptıkları toplantılarda zaman zaman takviyelerinden Sayın Genel Başkanımıza bahsettiler. Dediğim gibi bugünkü toplantı görüş alışverişinde bulunmak, özel konularını aktarmak, hizmetlerini konuşmak ve niyetlerini iletmek için geldi. Bu konuyu Sayın Genel Başkanımızla görüşelim. İttifakın isteğiyle 26’sında bir araya gelecekler. Orada konuyu görüşüp kendi takvimlerini oluşturabilirler.”
CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalar sorulduğunda Torun, şunları söyledi:
“Erdoğan, biz belediyeleri devraldıktan sonra ‘topal ördek olacaklar’ dedi. O günden beri her türlü baskı ve kumpasları kuruyor. İçişleri Bakanı aracılığıyla esasen belediyelerimizin hizmetlerini engellemeye çalışıyorlar. , onlara kumpas kurdular, soruşturmalarla hep gözdağı vermeye çalıştılar, Esenler Belediye Başkanı değil, geçmişte Şırnak’taki belediye başkanlarının aynı İçişleri Bakanı sağına soluna bir tane almış, Yargı kararı olmasına rağmen Esenler Belediye Başkanı’na ilk kez böyle bir işlem yapılmıyor.Her türlü imtiyaz var ama bizim belediyelere geldiğinizde Ekrem İmamoğlu hakkında ‘söylediği için’ soruşturma bile açmaya kalktılar. Ekrem İmamoğlu’nun türbesini ziyareti sırasında neredeyse elini kolunu bağlayacağın için bile alakasız bahislere bile kaşın çattığına, eski defterleri tarıyorlar, müfettiş ‘Ne yapacaksın’ diyorlar. yap, ne yapacaksın, bulacaksın? Belediyelerimizin her türlü baskıya ve engellemeye rağmen olağanüstü işler yaptığını biliyorlar. Toplumun ve vatandaşlarımızın öncelikli sorunlarını çözerler. Bu onları rahatsız ediyor. Belediyelerimizin başarısı toplumda güven inşa ederken, her gün ‘nasıl önleyebiliriz’ diye uğraşıyorlar. Bu ayrımı her zaman yaşıyoruz.”